Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye
İsrail’in, Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’yi, Tahran’da öldürmesi üzerine T.C. Dışişleri Bakanlığı bir kınama bildirisi yayınladı.
Bildiride saldırının “Gazze’deki savaşı bölgesel boyuta yayma hedefi taşıdığı” söyleniyor ve “uluslararası toplum” İsrail’i durdurmak için harekete geçmeye davet ediliyor.
Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre aksi takdirde “bölgemiz çok daha büyük çatışmalarla karşı karşıya kalacak.”
Dışişleri Bakanlığı’nın, Haniye suikastı ile ilgili olarak açıkladığı bu görüş, bir “analiz” olmaktan daha çok bir tür yardım çağrısına benziyor.
“Biz bir şey yapamıyoruz, siz bir el atın da İsrail bunları yapmaktan vazgeçsin” anlamında!
İsrail'in, aynı gün içinde Hizbullah komutanlarından Fuat Şükrü’yü Lübnan’da, Hamas siyasi lideri Haniye’yi Tahran’da öldürmesi savaşı yaygınlaştırmak amacını taşıyor olabilir mi?
Belli ki Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı bu soruya olumlu yanıt veriyor.
Hakan Bey’in bakanlığı kadar emin olamıyorum.
İsrail’in, savaşın bütün bölgeye yayılmasından nasıl bir çıkarı olabilir?
İran, Türkiye, Lübnan, Irak, Suriye, Mısır ve kendilerini bölgenin bir parçası sayıyorlarsa daha güneydeki Arap krallıkları ve şeyhlikleri ile savaşmayı niye istesin?
İstemekten bir adım öncesi de var; böyle bir şeyi niye göz alsın?
Sonunu kimsenin kestiremeyeceği şekilde savaşı genişletmek, İsrail’in çok da işine yarayacak bir şey değil.
Bu iki suikast ve bunlardan öncekiler, savaşı yayma çabasından daha çok bir güç gösterisi.
İsrail’e şu ya da bu şekilde zarar vermeye çalışacak olanların başına nelerin gelebileceğini göstermeyi hedefliyor.
Bunu gösterirken de bölgedeki en büyük düşmanını kelimenin tam anlamıyla aşağılıyor. “Canım isterse evindeki misafirini bile öldürebilirim” diyor.
Haniye’nin kaldığı evin neresi olduğunu öğrenebiliyor, güdümlü bir füzeyle o daireyi vurabiliyor.
Bir polis devleti olan İran’ın başkentinde bile askeri operasyon yapabileceğini gösteriyor; karşılığında alacağı yanıtın sadece yüksek perdeden atılmış nutuklar olacağını bildiği için.
İsrail bilmiyor mu Haniye’nin yerine yarın sabaha kalmadan yeni birisi geçecek ve Hamas bu nedenle ortadan silinmiş olmayacak.
Şunu da biliyor: Birileri bu nedenle İsrail’e diş göstermeye kalkışacak olursa güvenebileceği bir bekçi köpeği de kapıda hazır!
Nitekim ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, “Haniye’nin ölümünün ardından İsrail'e yönelik bir saldırı olması halinde ABD'nin İsrail’i savunmaya yardım edeceğini” açıklamakta bir an bile tereddüt etmedi.
Bundan sonraki süreçte ne olacağını geçmiş deneyimlerimizden yararlanarak söyleyebilirim: Hepimizi nutuk manyağı yapacaklar, bol bol hamasi nutuk dinleyeceğiz!
“Peynir gemisi” uzun yola çıkıyor yani!
* * *
Erdoğan’ın halefini buldum!
Küçük hanımın bu uyarıyı yapmış olması gereken tarihte henüz oyunlar için açılış töreni yapılmamıştı ve Macron dâhil kimse o gösteride nelerin yaşanacağını bilmiyordu |
Erdoğan, AKP İl Başkanları toplantısında
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, bu dönem son kez o makamı yürüteceği genel kabul gören ve Anayasa’nın tanımladığı bir durum.
Ben öyle olacağını düşünmüyorum.
Erdoğan şu andaki süresini, mümkün olabilecek en son limitine kadar kullanmak isteyecektir. Ancak seçime kısa bir süre kala TBMM’nin erken seçim kararı almasını sağlayacak ve bir kez daha Cumhurbaşkanı adayı olarak seçmenin karşısına çıkacaktır.
“Mümkün değil” diyecek herkesle bahse girmeye hazırım, ama önermiyorum.
Çünkü böyle bir bahse girmem, T.C. Borçlar Kanunu’na göre “gabin” sayılır. Birilerini “saflıklarından yararlanarak kazıklamak” anlamında!
Bir daha seçilemeyeceğini bilen bazı milletvekillerinin cebine “bayramlık mendil” koyarak bu kararı TBMM’ye aldırmak, Erdoğan için çocuk oyuncağı sayılır.
Onun için Erdoğan’ın halefi kim olacak sorusu bugün için anlamsız.
Ama Allah geçinden versin, “her canlı ölümü tadacak”.
Ben söylemiyorum, Zincirlikuyu Mezarlığı’nın kapısına Al-i İmran suresinden 185. Ayeti yazdıran Erdoğan’dan başkası da değil.
Onun için bir halef gerekiyor ve artık biliyoruz ki bu şahıs Bilal Bey kardeşimiz olmayacak. Müktesebatının yetersiz olduğunu düşünmemize yol açan bazı olaylar yaşadık.
Berat Bey kardeşimizin bir dönem parlayan yıldızı da söndü. Burası “çokomelli”, bu konuda iddialıyım.
Selçuk Bayraktar Bey kardeşimiz doğal aday gibi görünüyor ama “Türkiye’nin altın çocuğu” olarak kalmak mı ister yoksa Türkiye’nin bir yarısının nefretini çekmek mi ister, bilemem.
Benim adayım, “torun Erdoğan”!
İsmini yazmıyorum çünkü henüz çocuk, 13 yaşında.
“Ufak tefek boyu var, türlü türlü huyu var” halk deyişindeki kıvamda, ileri zekâlı bir çocuk, Allah uzun ömür versin, anasına babasına bağışlasın ve endişe etmesinler benim nazarım değmez.
Onu böyle özel kılan şey geleceği bütün çıplaklığıyla görebiliyor olması.
Bunun için “iyi saatte olsunlar üç harflilerden” yararlanıyor mu, bilmiyorum.
Ancak bizzat dedesi anlattı ki gerçekten uzağı görebiliyor.
Erdoğan, AK Parti İl Başkanları toplantısında, Olimpiyat Oyunları’nın açılış töreni için Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından yapılan daveti niye kabul etmediğini şöyle açıkladı.
“13 yaşındaki torunum beni uyardı. ‘Dede gitme’ dedi, ‘Orada LGBT gösterisi yapacaklar’ dedi. Çıkardı bana Instagram’dan o görüntüleri. ‘Tamam kızım gitmeyeceğim’ dedim. Olimpiyat açılışına gitmedim.”
Küçük hanımın bu uyarıyı yapmış olması gereken tarihte henüz oyunlar için açılış töreni yapılmamıştı ve Macron dâhil kimse o gösteride nelerin yaşanacağını bilmiyordu.
Ama dedesini, kimsenin görmediği ve nasıl olacağını bilmediği bir şey için uyarmıştı.
Bu bilgiye ulaşmak için “istihareye” mi yatmıştı, “iyi saatte olsunlar” kulağına mı fısıldamıştı, bilmiyorum.
Ama uzak görüşlülüğün böylesine şapka çıkarıyorum.
Erdoğan’ın halefi bu küçük hanım olmalıdır.
Böyle uzak görüşlü bir küçük hanımın Türkiye’yi dedesinden daha iyi yöneteceğine kuşkum yok.
Dedesi yarın ne olacağını bile göremiyor çünkü.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|